BEYAZ YELE
BEYAZ YELE
KONUSU: Bu romanda, on iki yaşındaki bir çocukla beyaz bir at arasındaki dostluk anlatılmaktadır. Folko ile Beyaz YeJe’nin unutulmaz dostluğu…Folko, yüreği sevgiyle dolu yoksul bir balıkçı çocuğu. Beyaz Yele, başıboş at sürüleriyle özgürce dolaşan, kimselerin ele geçiremediği, yabanıl, bembeyaz bir yılkı atı, bir prens.
İlköğretim ve Öğretim çağındaki çocuklar kadar, büyüklerin de severek okuyacağı bir roman.
Özete geçmeden önce, Yılkı Atı nedir? Onu öğrenmemiz gerekmektedir. Çoğunuz bilirsiniz, ünlü yazarımız Abbas Sayar’m Yılkı Atı diye bir romanı da vardır.
Yılkı Atı, elden ayaktan düştüğü için, bakımı sahibine ağır gelen, bu nedenle kış yaklaştığında dışarıya bırakılan, bir bakıma kaderine terk edilen, ağır kış şartlarına rağmen, halen ölmemiş ve yaşamaya devam ediyorsa, sahibi tarafından tekrar işe güce koşulmak için alı konulan atlara denir. Yurdumuzun birçok yöresinde, bu tür atların salıverildiği yerler vardır. Örneğin, Mani-sa’daki Spİl Dağı ya da Yunt Dağı gibi…
Folko, on iki yaşında ama bayağı becerikli bir çocuktur. O sık sık Ösebyö Dede’nin sandalını alır, karış karış bildiği bataklığı dolaşırdı. O gün, bataklığın ta öbür başına gitmeye niyetliydi. Orada başıboş at sürüleri dolaşırdı.
Ortalık karanyordu. Geri dönmesi lâzımdı. Birden yanı başında bir gölge gördü. İnce boynunu uzatmış, alımlı bir tay kendisini seyrediyordu. Çocuğun yanına yaklaştı, saçlarını kokladı. Folko da parmaklarını o ipek yelenin arasına soktu. Tay ile daha yakın olmak istiyordu, ancak dönmesi gerekiyordu. “Yİne geleceğim” diyerek dönüş yoluna girdi.
Bu esnada, at hırsızı iki kişinin kendilerini seyrettiğini, Folko tabii ki bilemezdi. Hırsızlar taya ve anasına doğru yaklaşıyorlardı.
Bu esnada Folko, takıldığı çamurlardan kurtulmak için
ıfçnemo sesi duydu. Hemen geriye baktı. Hırsızların anne atı nlle zaptetmeye çalıştıklarını gördü. Çaresizdi. Anne kısrak İne, kurtulmak için her şeyi yapıyordu. Nitekim kurtuldu da. Ama kuçmayıp, geri döndü. Çünkü yavrusu da orada kalmıştı. Yavru-»unım sesini duyunca bir an durakladı. Hırsızlar bu fırsatı kaçır-nındıl.ır ve hemen kemendi geçirdiler. Sonra da kemendin ucunu Mr ıiftjca bağladılar. Artık kurtuluşu yoktu. Bir müddet sonra da dlri’nmeyi bıraktı. Bunun üzerine adamlar kemendi söküp, kısrağı
çınlarında götürdüler.
Folko, bütün bunları seyretmişti. Beyaz Yele neredeydi? Hızla, faz Yele’nin olduğu yere koştu. Hayvan yerde inleyerek yatı-“yordu. Hemen yardım etmek istedi. Ancak tay çok huzursuzdu ve Jrûlko’nun elini ısırmaya çalıştı. Anlaşılan, kendisine ve annesine yapılanlar, insanlara karşı içinde bir güvensizlik doğurmuştu. Folko, aldırış etmeden tayı bağlayan ipleri sökmeye başladı. Uzun uğraşlardan sonra sökme işi bitmişti. Tay doğruldu ve uzun uzun bakıştılar. İşte bu an, dostluk anıydı.
Folko, çok geç kalmıştı. Hızlı bir şekilde evine döndü. Anlattıklarına kimse inanmayacağı için, anlatmadı. Ama, Antonyo kendi kısraklarının da çalındığını söyleyince, onları gördüğünü anlattı. Hep beraber Beyaz Yele’nin olduğu yere gitmeye karar verdiler.
Geçtikleri yerlerde, bir yığın at vardı. Ancak, Beyaz Yele aralarında yoktu. Folko, ümitliydi. Böylece saatler geçti. Uzaktan Beyaz Yele’nin geldiğini gördüler. Yanlarına geldiğinde, hiç te beyazlığı kalmamıştı. Derisi boydan boya çamurdu. Yorgun, yaralı bir halde
Beyaz Yele, kısa zamanda kendisini belli etmişti. Yüzlerce at arasından dahi, hareketleriyle seçiliyordu. Ancak, onun bu deliş-
ve ele avuca sığmayan hali, diğer at sahiplerini tedirgin ediyordu. Bu yüzden de onu yakalamak istiyorlardı.
Bu amaçla, bir gün Beyaz Yele’yi kıstırıp, binbir eziyetle haranın içine kadar soktular. Ancak, yine de kaçmayı başardı.
Artık, Folko’nun akh-fikri, hep Beyaz Yele’de idi. Bir gün kesin kararını verdi. Çok uzaklardı olduğunu sandığı Folko’yu görmeye gidecekti. Yola çıktığında, birazcık yol almıştı ki, önce kıpırdayan çalıların arasından fırlayan kuşu, arkasından da Beyaz Yele’yi gördü. Durmuş kendisine bakıyordu. Aynı anda, haranın patronu bütün adamlarını toplamış ve Beyaz Yele’yi yakalamak için peşine düşmüşlerdi. Beyaz Yele, yanma kadar yaklaştıkları halde, hareketsiz duruyordu. Ansızın patronun atma doğru saldırdı ve patron yere düştü. Beyaz Yele’yi elde edemeyeceğini anlamıştı. “Bırakın gitsin, kim isterse o alsın ” dedi.
Folko, “Yani ben alabilir miyim?” diye sorunca, “alabilirsin” dedi. Dünyalar Folko’nun olmuştu. O sevinçle, Beyaz Yele’yi bulmak için koşarcasına yürüdü ve onu buldu. Kemendini atıp, boynuna geçirdi. Beyaz Yele hızla koşmaya başladı. Folko, sağa sola çarpıyor, eli, kolu, dizi, kafası yaralanıyor, aldırış etmiyordu. Bir müddet sonra Beyaz Yele durdu. Karşılıklı bakıştılar. Artık kemende bile gerek kalmamıştı. Usulca çekince geliverdi. Birlikte Folko’nun evine geldiler. Atı, çimin arkasına koydu ve yem vermeye başlamıştı. Beyaz Yele kendisinindi artık. Tam da bu esnada, uzaklardan at kişnemeleri duyuldu. Beyaz Yele, önce kulaklarını dikti, sonra da hızlı bîr şekilde koşmaya başladı. Yine kaçmıştı.
Folko, çok üzülmüştü. Yavuklusunu kaybetmiş aşıklar gibiydi. Yine de ümidini kesmemişti. Haksız da değildi. Bir
Bir akşam, bir ses duyup kapıya çkınca ve Beyaz Yele’nin gelmiş olduğunu gördüler. Bir hayli yarası vardı. Hemen yarasını sarmaya koyuldular. Görünen oydu ki, yaralı olduğu için, dost bildiği Folko’ya sığınmıştı. Folko ve kardeşleri çok sevinçliydiler.
Artık at her akşam, Folko’nun yolunu gözlüyordu. Dostlukları herkesin dilinde idi. Folko, yarası henüz iyileşmediği için ona binemiyordu. Ama, binmek ve gezmek için can atıyordu. Bir gün binmeye karar verdi. Ancak, atın üstüne atladığı an, at değişti ve silkinerek Folko’yu üstünden attı. Sonra da hızla koşarak gözden kayboldu. Vakit geldiğinde, yola koyulup, Antonyo’nun seyislik yapan arkadaşının evine geldiler. Orada Beyaz Yele’nin annesi olan kısrak vardı. Bu Fojko için tatlı bir sürpriz olmuştu. Sonra kasabaya gittiler. Her yer çok kalabalıktı, Folko ‘yu sirke götürdüler. Orada kovboylar ve atlar gösteri yapacaklardı. Folko birden heyecanlandı. Çünkü, Beyaz Yele’yi görmüştü. Gösteri bitince, at perdenin arkasından kayboldu.
Folko, “Beyaz Yele” diyerek hemen koştu. Ancak, yanıldığını söylediler. Bu at, çok benzemesine rağmen, Beyaz Yele değildi.
İki gün sonra döndüler. Folko, ümidini kesmemiş, Beyaz Yele’sİnİ arıyordu. Bu arada haranın patronu ise, sirk sahipleri iler azgın bir atın pazarlığım yapıyordu. Belliydi ki, patron Folko’ya verdiği sözü tutmayacaktı. Antonyo bu duruma itiraz edecek oldu ama patron patrondu. Yine de, ne yapıp yapıp bu durumu Folko’ya bildirecekti. Sabaha karşı, güç bela ata bindi ve Folko’nun kulübesine geldi. Folko İse çoktan kayığa binmiş ve Beyaz Yele’yi aramaya çıkmıştı. Antonyo’da arkasından bataklığa daldı.
O sabah, Beyaz Yele başına geçeceği sürüsünü arıyordu. Adamlar da onu. Ve gördüler. Beyaz Yele’nin etrafındaki sazlıkları, otları tutuşturarak çıkmasını beklemeye başladılar. Folko’da bunu görmüştü. Beyaz Yele’yi kurtarmak İçin ileri atıldı. Her tarafının yanmasına aldırış etmeden, alevler ortasında mahsur kalmış olan Beyaz Yele’nin yanına ulaştı ve sırtına atladı. Beyaz Yele, kurtarıcısına boyun eğmişti. Çocuk atı alevlerin üzerine sürdü. Kulağına bir şeyler fısıldadı. At ok gibi fırladı. Alevler yakmasına rağmen, dışarıya çıkmışlardı.
Bütün bunları patron ve adamları da görmüştü. Önlerini kesmelerini emretti. Ama, aralarından hızla geçtiler. Kaçarak, ırmağın kenarına kadar geldiler. Bir müddet sonra Beyaz Yele, kendisini ırmağa attı.
Bu arada, patron pişman olmuş bağırıyordu: “Dön, dön atı sana verdim”
Her şey boştu. At ve Folko birbirine yapışık vaziyette, akıntıya kapılmış gidiyor, gidiyorlardı. Irmağın akıntılı suları kulağına bir ninni fısıldıyordu sanki…
Her yer kazan, Folko ise kepçe Beyaz Yele’yi arıyordu. Yok, yok, yok. Folko’nun bu haline, haranın seyislerinden Antonyo’da üzülüyordu. Onu teselli etmek için, bayram zamanı kasabaya götüreceğini söyledi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.