YUNUS EMRE DİVANINDAN SEÇMELER

3 Mayıs 2008 tarihinde tarafından eklendi.

YUNUS DİVANINDAN SEÇMELER

Yunus’un Şair Olması:

Bir gün Rum erenleri Taptuk’un tekkesinde toplanır, Tap­tuk cezbeye gelir ve Yunus-ı Guyende isimli bir erene: “Yunus söyle!” der, üç kez tekrar etmesine rağmen ondan ses çık­maz. Bunun üzerene Yunus Emre‘ye dönüp: “Bizim Yunus vakit oldu, o hazinenin kilidini açtık, nasi­bini alıverdin sen söyle.” der. Bunun üzerine Yunus’un dili çözülür ve şiir söylemeye başlar. Yunus bütün Anadolu’da çok sevildiği ve sahiplenildiği için Sakarya, Kütahya, Bolu, Bursa, Afyonkarahisar, Erzu­rum, Ünye, Eskişehir, Tire, Sivas, Aksaray, Kırşehir, Keçibor­lu, Uluborlu, Kula, Karaman şehirlerde de mezarı vardır. O, şiirlerinde mahlas olarak “Yunus Emre”den başka “Yunus, Bî-çâre Yunus, Koca Yunus, Yunus Dedem, Tapduk Yunus, Miskin Yunus, Derviş Yunus” gibi isimleri kullanmak­tadır.

Yunus; Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Taptuk Emre ve Ah­med Yesevi den etkilenmiş ve istifade etmiştir.
Yunus Emre, Mevlânâ’ya zihnen bağlıdır ve onun soh­betlerine katıldığı rivayet edilir. 0, Mevlânâ’dan şöyle söz eder:
Mevlana sohbetinde saz ile işret oldı Arif manaya daldı çün hiledir ferişte
Mevlânâ ise onun hakkında: “İlahî menzillerin hangisine çıktımsa bir Türkmen kocasının izini önümde buldum, onu geçemedim.” der.
Yunus bir gün Mevlânâ’ya “Mesnevi’yi sen mi yazdın?” diye sorar. O da “Evet!” deyince: “Uzun yazmışsın. Ben ol­sam:
Ete kemiğe burundum Yunus diye göründüm
derdim, biterdi.” demiş.
Yunus Emre’nin çok etkilendiği mutasavvıf ve şairlerden birisi de Ahmed Yesevî’dir. Şiirleri arasında her açıdan ben­zerlikler göze çarpmaktadır.
Üslubu ve dili çok saf ve sadedir. Tabiri caizse onun kullandığı Türkçe anne sütü kadar saf ve durudur. Türkçenin şi­ir dili olabileceğini şiirleriyle ispatlamıştır.

YUNUS EMRE’NİN ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

Gazel

Hak bir gönül verdi bana ha demeden hayran olur
Bir dem gelir şâdî olur bir dem gelir giryân olur

Bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez
Bir dem dilinden dür döker, dertlilere derman olur

Bir dem çıkar arş üzere, bir dem iner taht-es-serâ
Bir dem sanasın katredir, bir dem taşar umman olur

Bir dem cehalette kalır, hiç nesneyi bilmez olur
Bir dem dolar hikmetlere Câlînus u Lokman olur

Bir dem gelir Isâ gibi ölmüşleri diri kılar
Bir dem girer kibr evine Fir’avn ile Hâmân olur

Bir dem döner Cebrâile, rahmet saçar her mahfile
Bir dem gelir güm-râh olur, miskin Yunus hayran olur

Seçme Beyit ve Dörtlükler

Bu bizden önden gelenler manayı pinhan dediler
Ben anadan doğmış gibi geldüm ki üryan eyleyem

Cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları bana seni gerek seni

Bu yol uzaktır
Menzili çoktur
Geçidi yoktur
Derin sular var

Çeşmelerden bardağın
Doldurmadan kor isen,
Bin yıl dahi beklesen
Kendi dolası değil

*

Karlı dağların başında
Salkım salkım olan bulut
Saçın çözüp benim içün
Yaşın yaşın ağlar mısın

Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin

Molla Kasım’ın Hikayesi

Rivayete göre Yunus üç bin şiir söyler, Molla Kasım adın­da birisi onun şiirlerini ele geçirir. Bu şiirlerden bin tanesini yakar, bin tanesini suya atar, geri kalanları da okurken aşa­ğıdaki mısraları görür:

Derviş Yunus bu sözü
Eğri büğrü söyleme
Seni sığaya çeker
Bir Molla Kasım gelir

Bu mısraları okuyan Molla Kasım yaptıklarından çok piş­man olur ve tövbe eder. Ancak iş işten geçmiştir. Halk bu hadiseyi şöyle yorumlar: Yakılan şiirleri gökte melekler, suya atı­lanları deryada balıklar, kalanları da insanlar okumaktadır

Etiketler:

Yorumlar

  1. hasan topbaş dedi ki:

    Sayin site sahibi ,

    Bildiginiz gibi ciddi kaynaklara gore Osmanli belgelerine , tarihi kayitlara ve Evliya Celebi seyahatnamesine gore Yunus Emre’nin dogdugu yer ve turbesi’nin oldugu yer Karaman’dir.

    Yunus 1240 (veya 1241) yılında Karaman doğmuş 1320 (veya 1321) yılında yine Karaman’da vefat etmiştir. Mezarı Yunus Emre (diğer adı Kirişçi Baba) caminin içindedir. Cami Yunus’un ölümünden 29 yıl sonra Kirişçi Baba tarafından yaptırılmıştır. Türbe camiden ayrı iken, sonradan aradaki kısmın üzeri kapatılmış ve türbe, cami ile birleştirilmiştir.

    Yunus, yaşadığı tarihten itibaren Anadolu insanının gönlünde taht kurmuş, bir Allah dostudur. insanları sevmiş, hoşgörülü olmayı, kusurları bağışlayıcı olmayı öğütlemiştir. Bu özelikleri nedeniyle Anadolu insanı Yunus Emre’yi sahiplenmiş, O’nun mezarının kendi topraklarında bulunmasını arzulamıştır. Anadolu’nun 15 ayrı yerinde mezarının oluşu ve ilahilerinin dillerden düşmeyişi bu sevginin en açık ifadesidir.
    Yunus Emre’nin yaşadığı yer, her zaman tartışma konusu olmuştur ve tartışmalar bugün de devam etmektedir. Yunus’a ait olduğu iddia edilen 15 ayrı mezar; 1- Bursa – Emir Sultan yolu üzerinde, 2- Erzurum-Tuzcu köyünde, 3-Sandıklı-Çayköyde, 4-Afyonkarahisar-Düğerde, 5-Ünye’de, 6-Aksaray’da, 7-Sivasta, 8-Keçiborlu’da, 9-Uluborlu’da, 10-Kırşehir’de, 11-Tire’de, 12-Bolu’da, 13-Kula’da, 14-Eskişehir-Mihalıcçık-Sarıköy’de, 15- Karaman’da bulunmaktadır. Bunlar arasında bilim adamlarınca tartışma, Karaman ve Eskişehir’deki türbeler üzerine yoğunlaşmıştır. Diğer yerlerde bulunan mezarların belgesel hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.

    Konu irdelendikçe, Yunus’un Karamanlı olduğu ve Karaman’da bulunan türbenin O’na ait olduğu, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmaktadır. Tartışmalar ve dayanak belgeleri çok kapsamlı olduğundan, burada tartışmaların özeti ele alınmıştır.

    Yunus’a ilk sahip çıkan il Eskişehir olmuştur. Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy’de demiryolu kenarında bulunan, son derece fakir, sade bir toprak ve taş yığını olan bir mezarın Yunus Emre’ye ait olduğu iddia edilir. 1946 yılında Yunus Emre’yi Sevenler Demeği’nin girişimiyle mezar açtırılır Mezarda bulunan 15 iskeletin içinden çıkan en koca kafalı iskelet “Bu bir Türkmen kafasıdır” denilerek; Yunus’un iskeleti olduğu iddiasıyla başka yere nakledilir ve bir anıt mezar yaptırılır. Eskişehir’in bir başka dayanağı Bektaşi Velayetnameleridir. Birçoğu mekan ve zaman kaydından uzak, daha çok efsanelere dayalı bu kayıtlar, bugün bilimsel birer belge olarak kabul edilmemektedir Eskişehir’in üçüncü dayanağı. Kanuni Sultan Süleyman devrine ait ve Ankara Kuyudatı Kadime Arşivinde bulunan (No: 580, Sayfa: 191) bir vakıf kaydıdır. Bu belgede “Yunus Emir Bey” adlı bir zatın, Sarıköy’deki çiftliğini, yine o köyde bulunan zaviyeye vakfettiği belirtilmektedir. Yunus Emir Bey denilen kişinin de Yunus Emre olduğu iddia edilmekledir.

    Bu üç dayanakta bilimsel ölçülere uymamaktadır.

    1- Sarıköy’de sade, üzeri toprakla örtülü bir yer Yunus’un mezarı olamaz, sadece Anadolu insanının değil, bütün insanlığın gönlünde taht kuran bir büyük insanı, bir şeyhi, Anadolu insanı sahipsiz mezarlarda yatırmaz. Anadolu’nun en ücra köselerinde dahi, bilginlere, şeyhlere, halkın sevgilisi olmuş kişilere yaptırılan mezarlar, bu iddianın sayısız kanıtlarıdır.

    2- Açılan bir mezarda çok sayıda iskelet çıkıyorsa, bu mezardakiler, ancak toplu olarak öldürülmüş, katledilmiş kimseler olabilirler.

    3- Açılan sade bir mezardan çıkan iskeletlere bakıp; en koca kafalısını seçmek, “Bu kafa Türkmen kafasıdır” diyerek, bunun Yunus Emre’ye ait olduğunu iddia etmek, bilimsellikle uzaktan yakından ilgili değildir.

    4- Kanuni devrine ait belgelerde yer alan kişi “Yunus Emir Bey” adında biridir. Yunus Emre’yle aynı kişi olduğunu kanıtlayan, en ufak bir dayanak bulunmamaktadır.

    5- O dönemde Eskişehir’in bağlı olduğu Ankara Salnamelerinde ne Yunus’a, ne türbesi ve tekkesine ait, en ufak bir kayıt bulunmamaktadır. Oysa, aynı dönemdeki Konya Salnamelerinde, Karaman’lı Yunus Emre’den defalarca bahsedilmektedir.

    Yunus Emre’yle ilgili bütün kaynak ve belgelerde, atalarının Horasan’dan gelerek Karaman eyaleti topraklarına yerleştiği ve Yunus’un Karaman’da yaşadığı açıkça belirtilmektedir.

    Yavuz Sultan Selim döneminin 871 nolu Konya il yazıcı defterindeki belge Başbakanlık Arşivindedir. Bu belgenin 235. sayfasında Yunus’un bağlı bulunduğu aile reisi İsmail Hacı’nın, cemaati ile birlikte Horasan’dan Larende’ye (Karaman) gelerek; burada yerleşip yurt edindiği yazılıdır. Bu belgede adı geçen Hacı İsmail Köyü, Yunus Emrenin dedesi olan Hacı İsmail tarafından kurulmuş; Karaman’a 29 Km. uzaklıktadır. Yine bu belgede Yunus Emre’nin, Karamanoğlu İbrahim Bey’den YERCE adındaki yeri satın aldığı ve ölünce mülkününün çocuklarına miras kaldığı belirtilmektedir.

    Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Karaman’a gelişinden bahisle “Kirişçi Baba Caminde Yunus Emre Hazretleri merkadi (mezarı) bulunmakladır. “Anın Türkice tasavvufane ebyat-ı eş’arı, ilahiyatı meshur-i afak’tır.” diyerek Yunus Emre’nin türbesi, tekkesi ve zaviyesinden bahsetmektedir.

    Daha önce açıklandığı şekilde, Yunus’un yaşadığı döneme ait Konya Salnamelerinde, Karaman’lı Yunus Emre’den defalarca bahsedilmektedir.

    Türbesiyle, tekkesiyle, zaviyesiyle, köyüyle, satın aldığı topraklarıyla, atasıyla kısacası herşeyiyle Yunus Emre Karaman’lıdır ve bu topraklarda yatmaktadır. O’nun çağlara seslenen, ışık tutan sevgi, hoşgörü ve barış dolu mısraları, Karaman Ovasından dalga dalga bütün dünyaya yayılmaktadır.

    Saygilar

    Kaynaklar :
    Osmanli il yazici defterleri
    Evliya celebi seyahatnamesi
    Cahit Oztelli / Yunus Emre

Yorum Yaz

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Aruz Ölçüsü