BAĞRIYANIK ÖMER

18 Mart 2008 tarihinde tarafından eklendi.

BAĞRIYANIK ÖMER
KONUSU: Asıl kahramanı çocuk olan bu romanda, yaşadığı olumsuz olayları, çocuk bilinci ile değerlendirip hayatım devam ettirmeye çalışan Ömer’in ismindeki çocuğun yaşadıkları anlatıl­maktadır. Ana karakteri bir çocuk olduğu İçin, edebiyatımızda ilklerden sayılır.
Bağrıyamk Ömer’in Hikâyesi:
Yaşlı köylü, oralardan geçen yolcuya anlatıyordu:
“Yüzlerce yıl Önceydi. Geçtiğin ovada bir şehir kurulmuştu. Şim­diki bu kurak, çatlak yaylalar vaktiyle bol bağlar, bahçeler, çimenler çiçeklerle süslüydü. Tütmeyen bir ocak, ekilmemiş bir karış toprak, sü­rülmemiş bir dilim tarla bile yoktu. Bağlar arasından ırmaklar geçer, bahçelerden kaynaklar fışkırır, çeşmelerden tatlı sular akardı. Uçsuz bucaksız meralarda otlayan koyunların sayısı bilinmez, saymakla tü­kenmezdi. Halinden şikâyetçi olan kimse yoktu. Komşu köylerden buraya çalışmak için gelen gündelik işçiler, birkaç yıl içinde zengin olup köyle­rine dönerlerdi. Civarda aç, yoksul, fakir bulunmazdı. Herkesin karnı tok, sırtı pekti. İşte bu bereketli şehir bir gece içinde battı. Bir gece içinde bahçeleri, bağları, meraları su bastı. Ağıllardaki hayvanların kimi boğul­du, kimi sele kapılıp gitti. Tarlalardaki ekinler sular altında kaldı. Çatılar uçtu, bacalar yıkıldı. Her taraf harabe oldu… Tas üstünde taş kalmadı.”
Ömer, çok tatlı, çok sevimli bir çocuk. Babası Bakır Efe, anne­si Emine. Bakır Efe, çabuk kızan, çok kızan, özellikle Eşi Emine’yİ her fırsatta döğen, bir adam. Babası Ömer’i çok seviyor. Fakat Ömer’e olan sevgisi bile. Emine Hanım’a olan şiddetini azaltmaya yetmiyor; anne ve babası arasındaki bu kavga en fazla Ömer’i yaralıyordu.
Bakır Efe, Emine’den boşanmaya karar verir. Ancak, Ömer’den de ayrılmak istemez. Ömer henüz beş yaşında olduğu için, Kadı Efendi çocuğu annesine verecektir. Buna bir çare bul­ması gerekiyordu. Bu nedenle, karısının diğer kadınla ilişkisine hiç sesini çıkartmamaya başlar. Niyeti, Emine’nin da adının çıkması, böylece, hem boşanması kolay olacak, hem de mahkeme, Ömer’i kendisine bırakacaktı.
Emine’nin bu iyice azıtmış halleri, Bakır Efe’nin son kararını vermesini de yakınlaşhnyordu.
 Köylülerden Sarı Süleyman’ın söylediklerini dinlediği gün, bu işi çözmeye karar verdi. Emine ile kesin olarak konuşacak, hesap görecekti. Bütün gün plan yaptı…
Emine’ye Ömer’i yatırıp yanma gelmesini söyledi. Emine geldi. “Haydi, hazırlan babangile gideceksin” deyince, ilk önce biraz direnen Emine, başka çaresi olmadığını anlayınca, razı olur. Bakır Efe her şeyi hazır etmiştir. Adamları ile Emine’yi baba evine gön­derir. Kendisi de, henüz uykuda olan Ömer’i uyandırmadan ku­cağına alarak atma biner ve Bozpınar’daki çiftliğine yollanır.
■ ■
Emine, Tekeli Çiftliği’ne geldiği gecenin sabahında uyanır uyanmaz, Önce nerede olduğunu anlayamaz. Sağa sola İyice ba­kınca, baba evi olduğunu görür. Sonra, Ömer’e bakınır, bulama­yınca, Ömer’in bakıcısı Gülsüm Hanım’a “Ömer’im nerede?” diye haykırarak saldırır.
Gülsüm, Ömer’in babası ile birlikte kaldığını söyler. Bu es­nada, büyük ağabeyi Tekeli Mehmet Efe’nin Gülsüm’ü yanına çağırdığını söylerler.
Tekeli Mehmet Efe, Gülsüm’ü sorguya çeker. Bir şeylerden şüphelenmişler. Yerinde duramayan ve “Ömer’i isterim” diyen Gülsüm’e sakin olmasını, beklemesini söyler. Sonra da ne yapa­caklarını kararlaştırmak için kardeşi Tekeli Ali Efe ile görüşür.
Bu arada Ömer, kendisine arkadaşlık eden Hacı Hafız ile ba­yağı ahbap olmuşsa da sık sık annesini sormaktadır. Hafız ise Ömer sıkılmasın diye her türlü oyunlar yapmakta, muziplikler İcat etmektedir.
Bu sırada boşanma davası açılmış, dört ay geçmiştir. Herkes kendi cephesinden karşı tarafı nasıl etkisiz hale getiririm diye I planlar yapmaktadır

Günler geçer, geçer, İki yıl bitmiştir. Mahkeme bu süre so­nunda boşanmalarına karar vermiştir.
Bakır Ağa, yeni bir evlilik yapmanın hazırlıklarına başlar. Aktaşlı Halil Ağa’nın kızı İle evlenecektir. Hacı Hafız’a bunu 0-mer’e usulünce çıtlatmasını söyler. Hafız, Ömer’e, bu eve yeni bir ana geleceğini söylediğinde, Ömer, “Annemin yerini tutar mü” diye sorar. Ne cevap versin? Lafı geveler durur.
Fatma eve gelin gelir. Ömer’e kendini sevdirmek için büyük gayretler sarf eder. Ömer, Hacı Hafız’ın yanında başka, babasının yanında başka tavırlar takındığı için, Bakır Efe, oğlunun yeni annesini de benimsediğini sanmaktadır.
Bu arada, bütün bu gelişmeleri hazmedemeyen Tekeli Meh­met Efe boş durmamakta, habire yeni planlar yapmaya çalışmak­tadır. Sonunda, Emine’yi yeniden evlendirmeye karar verir. Da­mat adayını da tespit etmiştir. Ahmet Efe.
Bu fikrini Emine’ye de kabul ettirir.
Üvey Ana, arkasından da üvey baba. Ömer iyice içine kapa­nır. Günlerce sabah erkenden kaybolmakta, ancak akşam karanlı­ğında eve gelmektedir. Hacı Hafız takip eder onu, sarnıca girdiği­ni görür. Bakar ki, Ömer sarman bir köşesinde, Tekir ve yavrula­rına yiyecek vermekte ve onlarla konuşmaktadır.
Hafız durumu anlar: Ömer, evin kedisi Tekir’in yavruların­dan ayrılmasına dayanamamış ve her gün bir yavruyu ve mutfak­tan çaldığı yiyecekleri sarnıca taşıyarak, kendi bölünmüş ailesinin acısını, kedi ailesini birleştirerek hafifletmeye çalışmıştır.

Bir gün olanlar olur. Tekir odadan fırlar, yukarıda analığının yanında İş gören Ömer’in yanına gelir. Ömer hemen onu yakalar ve kediyi dövmeye çalışan analığından kurtarmaya çalışır. Bu arada analığı kediye vuracağım diye, tokadı Ömer’e vurmuştur.
Bir müddet sonra Ömer’in anası Emine’nin kendilerine kom­şu geleceği haberini duyarlar. Emine, kocası Ahmet Efe’ye, ağa­beylerinin evinde oturmalarının doğru olmadığını, kendi evlerine gitmek istediğini söylemiş, kocası da kabul etmiştir. Ömer bu habere çok sevinmiştir. Gözleri yollarda, annesinin ne zaman karşı eve geleceğini beklemektedir. Bir gün gelen arabayı görür, hemen koşar.
Arabadan, üvey babası Ahmet Efe inmiştir. Ömer’i “ne var ülen” diye tersler.
Ama yine de, artık Ömer gündüz anasının yanında, geceleri de babasının yanındadır. Ancak, analık ve babalık, Ömer’e gere­ken ilginin gösterilmesini, hep ince yöntemler kullanarak engel­lerler. Bu arada Ömer’in hem öz anası, hem de analığı hamiledir­ler. Çok geçmeden birer oğlan çocuğu doğururlar. Ömer her ikisi­ne de canıgönülden ağabeylik yapar. Kimse incinmesin, üzülme­sin diye de her hakareti sineye çeker.
Günlerden bir gün çok susamıştır. Babasının bağında san kehribar gibi duran üzümlerden bir salkıma el atıp yiyecekken, analığı bağırır, alıp yiyemez. Oradan, komşu bağa, yani babalığı­nın bağına gider. Tam bir salkıma el atar ki, babalığı, “hırsızlık mı yapıyorsun” diyerek kovalar. Koşar, koşar, ta Kızılpınar’a kadar.
Kızılpmar’da ne bir damla su, ne bir tutam yeşillik kalmıştı. Kurumuş, kavrulmuştu.
Ömer Kızılpınar’ın taşlan arasından kendisini uçuruma atar.
Derler ki, o gece, susuzluktan dili, ana babasızlıktan bağrı yanan Ömer’in kendini boşluğa bıraktığı Kızılpınar, işte o gece taştı. Yapacağını da yaptı.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Didaktik Şiir