Küçük Ağa
Yazar Hakkında
1918’de Akşehir’de doğdu. İlk ve orta tahsilini Akşehir’de tamamladı. Konya Lisesi’ni bitirdi (1936). İstanbul Üniversitesi Tıp, Hukuk, Edebiyat fakültelerine birkaç yıl devam etti. Fakat hiçbirini tamamlamadı. “Oğlumuz” hikayesiyle Cumhuriyet gazetesinin yarışmasında ikincilik kazandı. Böylece edebiyat dünyasında önemsenen bir yazar olmaya başladı. 26 Şubat 1994’te İstanbul’da öldü. Sanat eserinde, İdeolojinin değil toplumun saf haliyle anlatımını yeğledi. Türk toplumu için önemli olayları ve dönemleri romanlaştırdı
Başlıca Eserleri:
Romanları:
Osmancık, Küçük Ağa, Dönemeçte, Yağmur Beklerken, Firavun İmanı, Gençliğim Eyvah, Dünyanın En Pis Sokağı.
Hikayeler:
Yarın Diye Bir Şey Yoktur. Fıkra ve denemeleri: Düşman Kazanmak Sanatı, Politika Dışı.
Tiyatro: Ayakta Durmak İstiyorum, İbiş’in Rüyası,
Küçük Ağa, Türk edebiyatında Millî Mücadele yıllarını konu alan önemli romanlardan biridir. Tarık Buğra, bu romanında dönemle ilgili diğer romanlardan farklı olarak konuyu bir kasaba etrafında işlemiştir. Konuyu işlerken hazır kalıp lardan değil dönemin gerçeklerinden hareket etmesi romanı önemli kılan unsurlardandır. Roman, önce “Küçük Ağa” ve “Küçük Ağa Ankara’da” diye iki cilt hâlinde basılmıştır. Ancak daha sonra bu iki cilt, tek kitap hâlinde toplanmıştır.
Küçük Ağa Kahramanları (Kişileri):
İstanbullu Hoca: Asıl adı Mehmet Resiftir. Çok iyi bir medrese eğitimi almıştır. Genç, bilgili ve vatanını çok seven biridir. Millî Mücadeleye katılınca ‘Küçük Ağa’ adını alır. Millî Mücadelede din adamlarının oynadıkları rolü ortaya koyması bakımından da önemlidir.
Salih: Vücudunun sağ yanını Yemen’de bırakmıştır. Akşehir’e dönünce ilk önce Rumlarla dostluk kurar. Ancak onların planlarını anlayınca uyanır ve Millî Mücadeleye katılır. Küçük Ağa‘nın en yakın arkadaşıdır.
Ali Emmi: Millî Mücadeledeki halkı temsil eder. Ağır başlı, arif ruhlu birisidir.
Ağır Ceza Reisi: Alçak gönüllü, halk üzerinde saygınlık kazanmış birisidir. Yazarın babasından izler taşımaktadır.
I. Dünya Savaşı yıllarıdır. Osmanlı Devleti her yandan kan kaybetmektedir. Akşehir de Osmanlı’nın bu yıkılışını yakından hissetmekte ve yaşamaktadır. Akşehir’den Salih de Osmanlı ordusunda savaş vermiştir. Romanın başında sağ yanını katıldığı savaşlarda bırakarak köye gelir. Hemen herkesten nefret eder. Eski arkadaşı Rum Niko ile samimi olur. Onun babasının meyhanesine devam eder. Akşehirliler, Rumların gerçek yüzünü bilmeyen, onlarla dostluk kuran Salih’e kızarlar. Ancak Salih bir akşam Rumların gizli toplantısını dinler ve Rumların yeni bir devlet kurmak istediklerini öğrenir. Bunun üzerine bir uyanış yaşar. Silah talimleri yaparak Millî Mücadeleye katılmaya karar verir. Bu esnada köye İstanbul’dan bir hoca gönderilmiştir.
Asıl adı Mehmet Reşit olan genç hoca, İstanbul Hükümeti tarafından halkın hükümete güvenini sağlamak amacıyla gönderilmiştir. Mehmet Reşit, genç, bilgili, çalışkan ve çok iyi konuşan biridir. Kısa zamanda halkın sevgisini kazanır ve ‘İstanbullu Hoca’ diye anılmaya başlanır. Akşehir’den Emine adlı bir genç kızla evlendirilir. İstanbullu Hoca, halka İstanbul Hükümetine inanmaları yönünde telkinde bulunur. Aynı dönemde gelişen Kuva-yı Millîye hareketine de karşı çıkar. Kuva-yı Millîyeciler Hoca için ‘vur emri’ çıkarırlar. İstanbullu Hoca, bir sabah Akşehir’i terk ederek Çakırsaraylı’nın grubuna katılır. Daha sonra Kuva-yı Millîyecilerin yaptıklarının vatanın kurtuluşu adına daha sağlıklı olduğunu düşünerek Kuva-yı Millîye’ye katılır. Kuva-yı Millîye içinde büyük başarılar gösterir. Kimliğini sakladığından ‘Küçük Ağa’ adını alır.
Küçük Ağa katıldığı Çerkeş Ethem ve kardeşlerinin de güvenini kazanır. Çerkeş Ethem’le beraber Kuva-yı Milliye adına mücadele ederler. Ancak daha sonra Çerkeş Ethem’in Kuva-yı Millîye için zararlı olmaya başladığını görünce, çeşitli hilelerle, Çerkeş Ethem’i engeller. Küçük Ağa, Çerkeş Ethem’in kardeşi Tevfik Bey’den izin alarak Salih’i Akşehir’e gönderir. Amacı, Çerkeş Ethem’in Kuva-yı Millîye için zararlı olacak düşüncelerini Kuva-yı Millîye’nin temsilcisi Haydar Bey’e iletmektir. Salih ayrıca, Küçük Ağa’nın yeni doğan oğlu Mehmet’ten ve eşi Emine’den de haber getirecektir.
Romanın ikinci cildi mahiyetinde olan Küçük Ağa Ankara’da, Salih’in Akşehir’e gelmesiyle başlar.
Şubat ortasında Akşehir’e gelen Salih, Ali Emmi’nin hasta olduğunu görür. Onunla ilgilenir. Bu arada İstanbullu Ho-ca’nın eşi Emine’nin, Hoca’nın öldüğüne dair haber gelmesi sebebiyle başka biriyle evlendirildiğini öğrenir. Çok üzülür ve Akşehir’i terk eder.
Diğer yandan Küçük Ağa, Çerkeş Ethem’in Kuva-yı Millîye’ye vereceği zararları yok etmeye çalışır. Bunun için Çerkeş Ethem’in kuvvetlerini ikiye böler. Küçük Ağa’nın bunu başarmasıyla Çerkeş Ethem tehlikesi ortadan kalkmış olur.
Küçük Ağa bin kadar askeri ile Ankara’ya gider. Haydar Bey, Ankara’da Küçük Ağa’yı Mehmet Akif ve Hasan Basri Beylerle tanıştırır. Küçük Ağa burada Millî Mücadelenin Ankara boyutunu görür.
Küçük Ağa, Salih’le görüşemeyince Akşehir’e girmeye karar verir. Akşehir’e gelen Küçük Ağa, eşi Emine’nin başkasıyla evlendiğini öğrenir. Bu sebeple ‘İstanbullu Hoca’ hüviyetini saklamaya çalışır. Oğlu Mehmet’le dost olur. Bu arada uzun zamandır hasta olan Emine vefat eder. Emine’nin toprağa verildiği akşam Küçük Ağa, Ankara’ya hareket eder.
Yorumlar