Onlar da İnsandı

4 Haziran 2008 tarihinde tarafından eklendi.

Eser Hakkında: 

Roman, yazarın kendi köyünde geçmektedir. Bu köy va­sıtasıyla, Kırım’ın Ruslar tarafından nasıl ele geçirildiği, nasıl Ruslaştırıldığı anlatılır. Cengiz Dağcı,  Onlar da İnsandı adlı eserinde pek çok milletin bir arada ya­şadığı topraklarda yaşanan eziyetleri ve zulümü anlatılmıştır.

Onlar da İnsandı Kahramanları (Kişileri):

Bekir: Romanın başkahramanıdır. Kırk beş yaşlarında bir Kırım köylüsüdür. En önemli özelliği vatanına ve topraklarına düşkünlüğüdür. Biraz saf ve cahil; fakat cesur, azimli bir karakteri vardır. Ruslardan nefret eder.
Esma: Bekir’in eşidir. Kırk yaşlarında bir köylü kadındır. Tarla ve ev işleriyle uğraşır. Zaman zaman otoriter; zaman za­man vatanına bağlı bir tip olarak anlatılır.
Ayşe: Bekir ve Esma’nın 17 yaşındaki kızıdır. Çok güzel, narin bir genç kızdır. Okuma yazma bilen, Rusların fikir ve zulümlerinin farkında olan biridir. Milletine ve topraklarına ai­lesi gibi çok bağlıdır.
Remzi: Ayşe’nin kocasıdır. Çoban Seyd Ali’nin de oğlu­dur. Doğru, dürüst, kuvvetli, yardımsever bir kişidir.
Çoban Seyd Ali: Altmış yaşlarında, orta hâili, ailesine düşkün, dürüst bir kişidir. Az konuşan, yalan söylemekten kaçınan biridir. Çobanlık yapar. Aynı zamanda hasta hayvan­ları da iyileştirir.
Sabri: Seyd Ali’nin oğludur.
Enver: Otuz yaşlarında, cesur, kuvvetli, mağrur bir Ta­tar’dır. Toprağına çok bağlıdır. Aynı zamanda geniş görüşlü, olayları değerlendirebilen bir kişidir.
Çilingir: Romanda hemen her olayda belirir. Köyün önde gelenlerindendir. Ateşli, sabırsız bir kişidir. Topraklarına ve köyüne aşırı bağlıdır. Diğerlerinin aksine Rusların fikirle­rinden haberdardır.
İvan: Romanda kötülüğü temsil eden bir kişidir. Olduk­ça kirli, pis, zalim, korkunç, nankör bir insandır. Bir Rus ola­rak köylüye her türlü zulmü yapar.
Kala Mata: İvan’ın babasıdır. Kirli, ayyaş biridir. Kari Marks’a benzediği için köylüler ‘Kala Mata’ lakabını koymuş­lardır.

Onlar da İnsandı Özeti:

Bekir, adı Macik olan çok sevdiği ineğini yakın köylerden birine götürmüş, oradan geri dönmektedir. Macik, doğum ya­pacağı için çok mutludur.
Bekir’in bir tütün tarlası vardır. Tütünleri toplama za­manıdır. Fakat ailesi üç kişiden ibaret olduğu için işleri yavaş gitmektedir. Bunları düşünerek yürürken bir gün, üstü başı perişan iki Rus’la karşılaşır. Bekir, onlann kendi topraklarını almak için geldiğini zanneder ve çok korkar. Çünkü civar köylerden birine Ruslar gelmiş, Türklerin topraklarını istila et­miştir. Kızı Ayşe’yi bu Ruslarla konuşması için gönderir. İsim­leri İvan ve Kala Mata olan Ruslar iş aramak için köye gelmiş­lerdir.
Bekir, bu iki Rus’a acır ve onlara tarlasında iş, evinde yer verir. Köylü bu durumdan hiç memnun olmaz. Fakat Ruslar sayesinde Bekir’in tarladaki işleri kolaylaşır. Ruslar’ın gelme­siyle evde bazı aksaklıklar de olmaya başlar. Macik çok kötü hastalanır, ancak Seyd Ali sayesinde iyileşebilir. Esma, Be­kir’e Rusları kovmasını, yoksa uğursuzlukların devam edece­ğini söyler.
Bir süre sonra, Bekir’in tarlasında iki Rus görünmeye başlar. Tarlayı ölçmektedirler. Bekir, tarlasını alacaklarından korkar, ne olursa olsun tarlasını Ruslara vermemekte ka­rarlıdır. Bekir, adamların elindeki metreyi görünce onları si­hirbaz zanneder. İki adam, ona Kuşkaya’y* tarlasına devire­ceklerini söyler, o asla inanmaz.
Tütünlerin demet yapılma zamanı gelince köylüler yıllık ihtiyaçları almak için Yalta’ya gitmektedirler. Bekir, yalnız başına gider. Çıfıt Lepik isimli bir Yahudiden gerekenleri alır, Çıfıt Lepik, onu gaza getirerek daha çok mal satar. Oradan ayrılınca uzun zamandır arası açık olan Seyd Ali ile karşılaşır. Araları yumuşar, kucaklaşıp ağlaşırlar.

Bu arada, İvan tarladan dönen Ayşe’ye saldırır, onu dö­ver. Ayşe, korkusundan durumu babasına söyleyemez. Öte­den beri sevdiği Remzi ile evlenmek için annesini ikna eder. Kısa süre sonra da Remzi ile evlenerek onların evine gelin gi­der.
Köyde yol yapımı başlamıştır. Ruslar hırsızlık yapmaya başlar. Bir gün, Seyd Ali’nin küçük oğlu İvan’ı döver. İvan, Bekir’in evine sığınır. Ona masum biri imiş gibi davranır. Be­kir, bir ara dayanamayıp İvan’i döver. İvan kısa bir süre son­ra eve otomobille gelir. Yanında Rus komiseri vardır. Yol ya­pımı devam ettikçe Ruslar yavaş yavaş köye hâkim olmaya başlamışlardır. Ruslar, İvan’a da köyün yönetimini vermişler­dir. İvan, köyde her türlü rezilliği, zulmü yapmaktadır. Ruslar da, köyde Müslümanları yeni yaptıkları hapishaneye atmaya başlamışlardır.
Köyde bir gün deprem olur. Hapishane duvarı yıkılır, Türkler kaçar. Deprem sırasında Bekir’in evinin duvarı da çöker, Kala Mata yıkıntının altında kalarak ölür. Remzi ile Be­kir cesedi gömmek için bir Rus mezarlığına giderler. Yolda bir uçurumun kenarında duran Remzi’ye İvan araba göndererek ölümüne sebep olur.
Bahar geldiğinde köyde yine yol yapımı devam etmekte­dir. Remzi ölmüştür. Ayşe ise hamiledir. Remzi ölünce Be­kir’in evine dönmüştür. Asfalt, köyün içine İyice sokuldukça Ruslar çoğalır. Zamanla yol vasıtasıyla köyde istilalara başlar­lar. Vapurlarla bir sürü Rus köylüsü köye gelir. Pek çok evi ve dükkânı yağma ederler. Köyde hayvanlar, mallar çalınmak­tadır.
Bekir, üzgün üzgün dolaşırken Rusların Kuşkaya’yı dina­mitleyip tarlasına zarar vereceklerini görür. Bekir tarlasını kimseye vermemekte kararlıdır. Rusların ikazına rağmen tar­lasını bırakmaz. Dinamitlenen kayanın parçalarının altında can verir.

Kış gelince, Esma ve Ayşe, Seyd Ali’nin evine taşınırlar. Ayşe’nin doğum vakti yaklaşmıştır. Köyde Lenin’in ve komi-nizmin propagandaları yapılmaya başlanır. Türkler Rusların bu anlattıklarından hiçbir şey anlamaz.
Köyün etrafı Ruslarca çevrilmiştir, pek çok Türk öldürül­müş, büyük kısmı da hapse atılacaktır. Böyle bir ortamda do­ğum yapan Ayşe çocuğunu Çilingir’in Selim’e teslim eder.
Köyde tüm Türkler sürüleceği için toplanır. Enver, boyun eğmeyince öldürülür. Kızıltaş’a Ruslar yerleşmiştir. Ruslar çok memnundur. Roman yazarın diliyle şu cümlelerle son bulur:
“Evet onlar da insanlar… Pavlenkolar, İvanlar, Kostüyükler, Vasil Dimitrouiçler, Stepanlar belki bunu gülünç göre­cekler; ama nasıl görürlerse görsünler ben eserimi tekrar sa­kin bir dua ile bitirmek istiyorum.
Romanımı kapatırken, ‘Tanrı’m’ diyorum, onlarda insan, acı onlara… Kendileri gibi başkalarının da insan olduklarına inandır onları…”

Etiketler:

Yorumlar

Yorum Yaz

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Didaktik Şiir