İznikli Leylek
İznikli Leylek (Haldun Taner)
Hacı Leyleği, biz kuşların en Müslümam biliriz. Acaba öyle mi?…Biri çıkıp da “Leyleklerin böyle dinle, ideoloji ile pek alışverişleri yoktur. Onlar sadece sanat meraklısı kuşlardır” dese daha akla yatkın laf etmiş olur…
Neyse, ben onu bunu bilmem. Benim hikâyesini anlatacağım İznikli Leylek, hacı falan değildi. Çünkü ramazan günü alenen solucan yiyordu. Zaten duruşundan da bir Müslümandan çok, şüpheci ve kötümser bir filozofu andırıyordu. Bu leyleğin ermişlerle değil, herhalde Voltaıre’ler, Schopenhaure’lerle bir akrabalığı olacaktı.
…Biz hanın iç avlusunda, sabah kahvaltısı ediyordu. Leylek biraz ötemizde güneşli bir yer seçip, gagası ile sararmış tüyleri dökülmüş göğsünü kaşıyordu. Kızlar sevmek için yanına yaklaşınca, uçmadı ama hanın her köşesini bildiği için kaçarak ellerinden kurtuldu. Hemen, niye uçamadığına dair, yüzlerce teori ortaya atıldı. “Yok anası yuvadan atmışmış da..”..”Yok…bilmem daha neler..”
Meğer, üç senedir uçamadığı için kışlan da buradaymış. Bu arada kendisinden bahsedildiğini anlamış gibi çalımlı çalımlı dolaşıyordu… Yükseklerden, çok yükseklerden bir leylek, motorunu durdurmuş bir uçak gibi, sessizce aşağıya doğru kayıyordu… Geldi, bizimkine çapkın bir bakış fırlatıp, tekrar havalandı. Bizimki canlandı, uçacakmış gibi kanatlarını açtı, uçtu da. Ancak, iki metre kadar yükselip tekrar yere yuvarlandı. Sonra kalkıp silkindi, hiçbir şey olmamış gibi onurlu bir şekilde uzaklaştı…
“Bütün çabalar boşuna” dedi, birisi. “İnsanoğlu da ne yaparsa yapsın, istediği kadar havalanacağım diye çırptnsın, sonunda yaralı leylek gibi rezil ve perişan yan üstü toprağa yuvarlanmıyor mu? Kaderlerimiz aynı: Uçamayacağını bilmek, yine de uçmaya yeltenmek…”
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.