Han Duvarları

27 Mayıs 2008 tarihinde tarafından eklendi.

HAN DUVARLARI
1969’da yayınlanan Han Duvarları ile, Faruk Nafiz Çamlıbel Anadolu’dan ses getiren şairler arasında yerini almıştır. Bu eserle İstanbullu aydın ilk defa haşin Anadolu tabiatı ve insanı ile karşılaşmıştır. Şiirde Anadolu manzarası bütün ay­rıntılarıyla şairin bakış açısıyla ortaya serilir.

Han Duvarları Şiir Kitabından Seçmeler:

HAN DUVARLARI

Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı, Güneşli bir
havada yaylımız yola çıktı… Ben gurbetten gurbete
giden yolun üstünde Ben üç mevsim değişmiş
görüyordum üç günde. Uzun bir yolculuktan sonra
İncesu’daydık, Bir handa, yorgun argın, tatlı bir
uykudaydık. Gün doğarken bir ölüm ru’yasıyle
uyandım! Baş ucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!

Garibim, namıma Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış harem diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmışım ben.

Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında, Korkarım,
yaya kaldın bu gurbet çıkmazında. Ey Maraşlı
Şeyhoğlu, evliyalar adağı! Bahtına lanet olsun
aşmadmsa bu dağı. Az değildir, varmadan senin
gibi yurduna, Post verenler yabanın hayduduna,
kurduna! Arabamız tutarken Erciyeş’in
yolunu: ‘Hancı, dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu’nu?’
Gözleri uzun uzun burkulu kaldı bende, Dedi.

– Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!

Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti…
Gönlümü Maraşlınm yaktı kara haberi. Aradan
yıllar geçti, işte o günden beri

Ne zaman yolda bir hana rastlasam irkilirim.
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim, Ey
köyleri hududa bağlayan yaslı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar! Ey
garip çizgilerle dolu han duvarları, Ey hanların
gönlümü sızlatan duvarları…

ÇOBAN ÇEŞMESİ
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi.
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi?

Gönlünü Şirinin aşkı sarınca Yol
almış hayatın ufuklarınca, O hızla
dağlan Ferhat yarınca Başlamış
akmağa çoban çeşmesi…

O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi,
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi!

Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu…
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda.
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.

Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar:
Beyhude seslenir, beyhude çağlar
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi!

Etiketler:

Yorumlar

Yorum Yaz

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Hece Ölçüsü