HEIDI

2 Mayıs 2008 tarihinde tarafından eklendi.

KONUSU: Kitapta, her ne olursa olsun, saflık ve dürüstlü­ğün bir gün mutlaka kazanacağı teması işlenmektedir.

 

Küçük Heidi annesini ve babasını küçük yaşta kaybeder. Teyzesi Heidi’ye sekiz yaşına kadar bakar. Bundan sonra küçük kıza büyük babası bakacaktır. Büyük baba görünüşte aksi bir adamdır. Alp dağlarındaki kulübesinde yalnız yaşamaktadır. Heidi’nin gelişi ile her şey çok daha eğlenceli ve güzeldir. Heidi dağlarda küçük çoban Peter ve keçileriyle mutlu günler geçirir.

 

Heidi Doruklarda:

 

Alp dede, zamanında büyük bir çiftlik sahibi iken, içki ve kumar yüzünden sıfırı tüketince, bulunduğu topraklan terk etmiş; uzun yıllar sonra, yanında yetişkin oğlu Tobias ile geri dönmüştü. Tobias, Heidi’nin annesi ile evlenmiş; bir yıl sonra, Heidi doğmuş­tu. Ancak, zavallı kızın babası feci bir iş kazasında Ölmüş, çok geçmeden annesi de bu dünyadan göç etmişti. Herkes, nedense bu ölümlerden dolayı dedeyi suçlayınca, o da, insanlardan uzak­ta, tek başına, dağın eteğine yapmış olduğu evinde yaşamaya başlamıştı. Heidi’ye ise teyzesi bakmaya başlamıştı. Ancak, kadın başka bir yerde, iyi bir iş bulduğu için, Heidi’yi birisine bırakması gerekmektedir. O kişi, dedesidir.
Şimdi, Heidi ile teyzesi dedesine yaşadığı eve doğru tır­manmaktadırlar. Nihayet Alp dedenin yanına varırlar ve teyze Detie, kendisini soğuk bir şeklide karşılayan Alp dedeye Heidi’yi bırakır ve oradan ayrılır.

 

Yeni Bir Hayat:

 

Dedesi, Heidi’nin geldiğine çok sevinmiş olmasına rağmen, bunu torununa belli etmedi. Ama, onun yemesinden yattığı yere kadar gösterdiği özen, bunun belirtisiydi.

 

Bir Çoban Kız:

 

Çok iyi ıslık çalan küçük çoban Peter’in getirdiği, dedesine ait Kıvırcık ile Duman isimli keçileri çok seven Heidi, sabah erken­den Peter’in ıslığı ile uyandı. Dedesinin izin vermesi ile o gün Peter İle birlikte dağlarda çobanlık yaptı. Keçilerin isimlerini ve özelliklerini Peter’den öğrendi. Akşam güneşinin batarken oluş­turduğu o güzel manzaraya hayran kalan Heidi, her gün bu gü­zelliği seyredeceği için sevindi.

 

Peter’in Evinde:

 

Yaz boyu temiz hava, doğal gıda ile beslenip, dağlarda kır­larda koşturan Heidi, kısa zamanda, gelişti. Ancak, bastıran kış mevsimi ile birlikte artık çobanlık yapamıyor, evinde oturuyordu. Peter ise okula gidiyordu. Heidi, Peter’e durmaksızın okul ile sorular soruyor, yeni yeni şeyler öğrenmek istiyordu.
Bir gün dedesi, Heidi’yi kızakla, Peterlerin evine götürür. Heidi, orada gözleri görmeyen Peter’in ninesi ile konuşup, sohbet eder. Yaşlı kadın da, Heidi’yi çok sevmiştir. Akşam olunca, dedesi gelip, Heidi’yi aldı. Bu kadar huysuz bildikleri bir insanın, toru­nuna göstermiş olduğu yakın ilgi insanları şaşırtmıştı. Hele hele, Alp dedenin günlerce çalışarak, her tarafı dökülen evlerini onar­ması, hiç rastlanmamış bir olaydı.

 

İki Misafir:

 

Aradan yıllar geçmiş, Heidi kır yaşamına iyice alışmıştı. Bir gün, bir rahip dedesini ziyarete geldi. Konu, Heidi’nin okula baş-lamasıydı. Rahip, çocuğu okula göndermediği için Alp dedeyi eleştiriyor; Alp dede de, karda kışta çocuğu uzakta bulunan okula göndermeyeceğini söylüyordu.
İki gün sonra ise Heidi’nin teyzesi Detİe geldi ve Heidi’yi bir ailenin yanında kalması için götüreceğini söyledi. Teyzeye göre Heidi, burada eğitimsiz kalıyordu. Gittiği yerde ise, hem okuya­cak, hem de para kazanacaktı.
Dede ile yaptıkları tartışma sonucu, Heidi’yi de kandırarak yanına aldı ve birlikte yola çıktılar.

 

Clara’nın Dünyası:

 

Clara, dokuz on yaşlarında, annesi öldüğü İçin, babasıyla ya­şayan, sakat olduğu için tekerlekli sandalyeye mahkum olan bir çocuktu. Babası, sık sık iş seyahatlerine çıktığı için yalnız kalıyor ve cam sıkılıyordu. Bu nedenle, Heidi’yi ona arkadaşlık etmesi için çağırmışlardı. Ancak, evin yönetimi gayet sert davranışlı ve katı yürekli Bayan Rottenmeier’İn elinde idi.
Bayan Rottenmeier’İn kuralcı davranışları ve evin özgürlük­ten yoksun havası, daha ilk günden Heidi’nin canının sıkılmasına yol açmıştı. Bir gün hizmetli Sebestian’dan kırların, yeşilliklerin görünebileceği yer olup olmadığını sormuş, kilisenin kulesinden görebileceğini duyunca, koşa koşa evden çıkıp kilisenin kulesine çıkmış, ancak yine de istediği gibi bir manzara görememişti.
Evden koşa koşa çıkıp gitmesi yetmiyormuş gibi, dönüşte getirmiş olduğu iki kedi yavrusu Bayan Rottenmeier’ı çileden çıkartmaya yetmiş, ancak Clara’nın kedilere sahip çıkması ile, yavruları saklamışlardı.

 

Olaylar Başlıyor:

 

Clara, Heidi’yi çok seviyordu. Onun gelmesiyle yaşama se­vincine kavuşmuş, dersler bile sıkıcı olmaktan çıkmıştı. Sadece, Bayan Rottenmeİr, Heidi’yi sevmiyor ve cezalandırmak İçin fırsat kolluyordu. (
Heidi ise dedesini, Peter’in ninesini ve kırları çok özlediği i-çin, bir öğlen vakti bütün eşyasını toplayıp gitmek için kapıdan çıkıyordu ki, Bayan Rottenmeier tarafından kapıda yakalandı. Heidi, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve gideceğini söylüyordu.

 

Bay Seseman’ın Gelişi:

 

Clara’nın babası nihayet iş gezisinden dönmüştü. Gelir gelmez, Bayan Rottenmeİr, Heidi’yi şikâyet etmeye başladı. An­cak, Bay Seseman kızı ile görüşünce, işin doğrusunu anlayarak, kadının söylediklerini dikkate almadı.

 

Büyükannenin Gelişi:

 

Clara’nın büyükannesi Bayan Seseman, çok tatlı ve iyi yürek­li bîr insan olduğu için, Heidi’nin, torunu Clara’nın yaşantısında, yarattığı değişikliği görmüş, bu sevimli yavrucakla özel olarak ilgilenmişti. Bu ilgi sayesinde, Heidi kısa sürede okuma-yazmayı öğrenmişti.
Ancak, Bayan Seseman’ın kalacağı süre dolmuş ve ayrılık vakti gelmişti. O gittikten sonra, evin havası tekrar değişmiş, ka­dının ilgisi ile geçici bir süre de olsa evini unutan Heidi’nin hasre­ti yeniden alevlenmişti. Bu nedenle sık sık ağlıyordu. Düşlerinde hep, yemyeşil kırları, keçileri, mavi gökyüzünü, nineyi, Peter’i ve dedesini görüyordu.

 

Hayalet:

 

Bîr suredir Bay Seseman’ın evinde garip olaylar yaşanıyor­du. Açılan kapılar, gece gezen beyaz elbiseli yaratıklar, en fazla Bayan Rottenmaier olmak üzere herkesi tedirgin etmişti. Bay Seseman’a mektup yazılmış, fazla ciddiye almamıştı. Bu sefer de Bayan Rottenmeier Bay Selesman’a, “Clara’nın hayaletler yüzünden çok korktuğunu” yazmış, babası mecburen eve gelmişti. Bu zırvala­ra inanmayan Bay Seseman, doktor arkadaşını da evine çağırdı ve birlikte “hayalef’i beklemeye başladılar. Gece duydukları tıkırtıya bakmak için gittiklerinde, beyaz geceliği içinde, uyur gezer Heidi’yi gördüler. Uyandırdıklarında, kız ağlaya ağlaya, her gece, dedesine ve kırlara yürümek için evden çıktığını, ancak gözünü yatağında açtığını gördüğü vakit, büyük bir üzüntü ile ağladığını anlattı. Heidi’nin bu üzüntülü hali, Bay Seseman’ı da büyük bir üzüntüye sevk etmişti. Bu işe bir çare bulmalıydı.

 

Sılaya Dönüş:

 

Bay Seseman, ertesi sabah Bayan Rottenmeir’e seslendi ve Heidi’nin eşyalarının hazırlanmasını istedi. Sonra da, Sebestian’la birlikte, Heidi’yi gönderdi. Clara, çok üzülmüştü. Babası onu seneye Heidi’nin yanma götüreceğini söyleyince, biraz olsun ra­hatlamıştı.

 

Heidi, küçük çantası ile sevinç içerisinde tepeyi tırmanıyor­du. İlk Önce, Peter’in evine uğradı ve nineyi gördü. İkisi de sevinç içinde birbirine sarılıp, ağladılar. Sonra, kendi evinin yolunu tuttu ve dedesini görünce, koşa koşa boynuna sarıldı. Dedesi, iyi gö­rünmeyen torununa bakarak, “Yoksa sana kötü mü davrandılar?” diye sorunca, Heidi, evini çok özlediği için geldiğini anlatıp, Bay Seseman’ın dedesi İçin verdiği zarfı uzattı. Zarfta bir mektup ve para vardı. Dedesi, parayı Heidi’ye verip, ileride lazım olabilir dîye saklamasını istedi. Heidi’nin gelişi ile dağdaki hayat yemden değişikliğe uğra­mıştı. Dede yeniden herkesle konuşmaya başlamış, Peter sevin­cinden ıslığını bir başka çalar olmuştu. Hele hele, Clara’mn yazmış olduğu mektupda, “yanınıza ge­leceğiz” demesi tam bir sevinç havası yaratmıştı.

 

Doktor Classen – Beklenmedik Misafir:

 

Bay Seseman’ın arkadaşı Doktor Classen, peş peşe eşini ve çocuğunu kaybettiği için üzüntüden bayağı hastalanmış ve zayıf­lamıştı. Bu nedenle, Bay Seseman onun Heidi’nin yanma gitmesi­ni ve sağlığı için orada kalmasını isteyince kabul etti.
Heidi, misafir geleceğini bildiği için, her gün yolları gözlü­yordu. Nihayet bir sabah kahvaltısından sonra, Doktor Classen’in geldiğini görünce, sevinçle zıplar ve ona doğru koşar. Clara ve Bayan Seseman’ın da bahara doğru geleceklerini Öğrenir.
Bay Classen, Alp dede ile kısa zamanda kaynaşır. Dağ hava­sının hem kendisine, hem de Heidi’ye iyi geleceğini gördüğü için de sevinir.

 

Güzel Bir Gün:

 

Ertesi gün Heidi, Peter ve Bay Classen hep birlikte keçiler de yanlarında kırlara çıktılar. Heidi İle oynayamayacağı için Doktor Classen’e ters ters bakan Peter, onun yiyeceklerinin çoğunu ken­disine vermesi üzerine, yumuşamış, doktora karşı daha sokulgan bir hale gelmişti.Kış:
O kış, devamlı kar yağıyordu. Alp dede, Heidi’nin okuması için, Dörflİ’de ev tutmuş, oraya yerleşmişlerdi.
Okul, Heidi’nin yeni yuvasıydı. Her şeyi bir an önce öğrenmek istediği için çok çalışıyordu. Peter de çok kötü hava şartları hariç okula geliyor, orada görüşüyorlardı. Peter, Heidi’den daha önce okula başlamış olmasına rağmen, halen okuyamıyordu. Heidi, Clara’mn kendisine göndermiş olduğu renkli kitaplardan, Peteğe okumasını öğretince, Öğretmeni bile ilk önce buna inana­madı. “Mucize bu, mucize” diyordu. Hele, ninesi Peter’in okumayı öğrenmesine çok sevinmişti.

 

Büyük Müjde:

 

Bahar gelmiş, karlar erimiş, her yer yeşile bürünmüştü. Bu arada, Clara yazdığı mektupta, yakında orada olacaklarını
söylüyordu. Nitekim, bir ay sonra geldiler. Clara ve büyükanne­nin yanlarında başka konukları da vardı.
Alp dede, konuklara büyük bir yakınlık gösterdi. Clara ise sevincinden yerinde duramıyordu. İştahı da açılmış, habire ye­mek yiyordu. Hele hele, büyük annesinin Heidi’nin yanında yat­masına izin vermesi, onu sonsuz mutlu etmişti. Heidi ile yan ya­na, yıldızlan seyrederek uyudular.
Temiz hava ve doğal gıdalarla beslenen Clara’nm yüzü renk­lenmiş, Alp dedenin teşvikleriyle de her geçen gün biraz daha ayakta kalmaya başlamıştı.

 

Büyük Olay:

 

Bir sabah, kırlara keçilerle birlikte Clara’yı da görürdüler. Peter, Heidi’yi kendisinden uzaklaştırdığı için Clara’dan nefret ediyordu. Kulübenin önündeki tekerlekli sandalyeyi görünce, düşmanlık duygularıyla tekerlekli sandalyeyi yokuş aşağı yuvar­ladı. Tekerlekli sandalye, parça parça olmuştu. Peter de hemen oradan uzaklaştı.
Clara, Alp dede ve Heidi tekerlekli sandalyenin kaybolması­na çok üzülmüşlerdi. Alp dede, onları keçilerin
tekerlekli sandalyeyi aramaya gitti. Bu arada, Heidi Clara’ya Çi­çeklerle dolu tepeyi göstermek istiyordu. Arabası olmadığı için Peter’i çağırdı ve birlikte Clara’nın koluna girdiler. İlk adımını güçlükle atan Clara, Heidi’nin teşviki ile diğer adımları da atmaya başladı. Her adım atışta, ağrıları biraz daha azalıyordu. Böylece tepeye kadar yürüdüler.
Onların yanına gelen Alp dede, Clara’ya “Sen yürekli bîr kız­sın, inançla çalıştın ve basardın” dedi.

 

Yeni Umutlar:

 

Bir haftaya kadar Clara’nın kendi başına yürüyebileceği an­laşılıyordu. Artık Bayan Seseman’ı çağırma vakti gelmişti. Bu arada Peter’in tuhaf hareketleri de gözden kaçmıyordu.
Yaşlı kadın geldiğinde, torununu, tekerlekli sandalye içinde değilde, ayakta kendisini karşılar görünce, sevmç gözyaşları için­de torununa sarıldı. Şimdi sıra, bu güzel haberi Bay Seseman’a bildirmeye gelmişti. Bir telgraf yazıp, çekmesi için Peter’e verip, Dörfli Postanesi’ne gönderdiler.
Clara’nın babası da, onlara sürpriz yapmak düşüncesiyle Paris’ten erken dönmüş, Dörfli’ye gelmişti. Hem dağa tırmanıyor, hem de Alp dedenin evini soracak birini arıyordu. Bu esnada, Peter’i gördü ve Alp dedenin evini sordu. Peter, korkudan kaç­maya başladı ve ayağı bir taşa takılınca, tıpkı tekerlekli sandalye gibi aşağılara doğru yuvarlandı. Çocuğa bir şey olmadığını gören Bay Seseman yoluna devam etti. Nihayet yokuşu aşıp, düzlükteki evi gördü. Evdekiler de onu görmüşlerdi, Heidi ve Clara el ele tutuşarak ona doğru ilerlemeye başladılar. Bay Seseman bir düş gördüğünü sanıyordu. Bu san saçlı, uzun boylu, pembe yanaklı, üstelik yürüyebilen kız, kendi kızı mıydı? Biricik kızını özlemle kucaklarken bile şaşkınlık içindeydi. Bay Seseman, bütün bu mutlu olaylar için Alp dedeye ve Heidi’ye nasıl teşekkür edeceğini bilemiyordu.
Bu arada Peter, suçlu suçlu bir demet çiçekle gelince, tekerlekli sandalyenin katili olduğu anlaşıldı. Ancak, onu affettiler. Bayan Seseman onu bir sürü bozuk para verdi.Bay Seseman ise Alp dede ile bir araya gelmiş, Heidi’nin ge­leceği için konuşuyordu. Alp dedeye bir şey olursa, Heidi’ye sa­hip çıkmaya söz verdi.Ertesi sabah ayrılık günüydü. Herkes üzüntüsünden gözyaş­ları döküyordu. Clara ve Heidi birbirlerinden güçlükle ayrıldılar. Ertesi yaz yine bir arada olacaklarına dair söz verdiler. Kısa bir zaman sonra, emekliye ayrılan Doktor Classen Dörfli’ye gelip yerleşti. Alp dede için iyi bir dost gelmişti. İkisi de Heidi’ye güzel bir gelecek hazırlamanın gönül rahatlığı içindeydi­ler. Heidi ise kendisini seven insanların arasında sağlık ve mutlu­lukla büyüyordu.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Nazım (Manzume)