Oliver Twist

4 Haziran 2008 tarihinde tarafından eklendi.

KONUSU: Bu eser Charles Dickens tarafından kaleme alınmış ve bir çocuğun ekseni etrafında, İngiliz toplumunun o günkü yaşayışı anlatılmakta ve eleştirilmektedir.

Adını vermek istemediğim bir şehrin düşkünlerevinde, adını konacak süre kadar dahî yaşayıp yaşayamayacağı şüpheli bîr çocuk dünyaya gelmişti. Annesi, “Çocuğu bir göreyim de öleyim” dedi. Çocuğu, kucağına verdiler. Kadın çocuğu Öptü, okşadı ve öldü. Oliver var gücüyle ağlıyordu. Kilise zangoçlarıyla nazırları­nın şefkatli insafına bırakılmış bir öksüz olduğunu bilseydi beldi daha yüksek sesle ağlardı.
Oliver’i daha sonra, kimsesiz çocukların yaşadığı eve teslim ettiler. Burada, çocuklara genellikle kötü davranan yaşlı bayan Man bakıyordu. Çocuklar için verilen paranın büyük bir kısmını kendisi alıyor, çok azı ile ise çocuklara ölmeyecekleri kadar yiye­cek yemek veriyordu. Banyo, temizlik vb. ise nadir rastlanan olay­lardandı. Oliver, solgun yüzlü, zayıf bir çocuk olarak büyüyordu. Böylece, aradan yıllar geçti. Oliver dokuz yaşına bastığında, bir gün Bayan Man’a “Karınlarının zil çaldığım” söyleyince, ceza ola­rak hem dayak yedi, hem de karanlık bir odaya kapatıldı.
Tesadüf bu ya, aynı gün Yoksullar Evi müdürü Bay Bambil, çocukların kaldığı eve geldi. Çünkü, kurallara göre dokuz yaşını girmiş olan çocuklar orada kalamıyorlardı. Bu nedenle Oliver’i götürmeye gelmişti. Oliver, sahte bir ağlamayla, Bayan Man’ın da gelmesini iste­di. Aslında, kendilerini aç bırakan ve her fırsatta döverek hapse­den bu kadının bulunduğu yerden ayrıldığı için sevinçliydi. An­cak, yine de kapıdan çıktıktan sonra içini bir hüzün kapladı. Ye­niden doğmuş olduğu Yoksullar Evi’ne gidiyordu. Yoksullar evinin idarecileri birbirinden zalim kimselerden kurulmuştu. Kendilerinden başkasını aptal sayıyorlardı. Zavallı fakirler, kimsesizler onların oyuncağıydı. Oliver, şimdi daha çok çalışıyor, daha çok acıkıyordu. Yemek ise gündü üç öğün, küçük kaseler içinde verilen çorba idi. Doymadıkları için bir gün Oliver, müdürden biraz daha çorba vermesini isteyince, müdür bunu bir isyan saydı ve elindeki kepçeyi Oliver’in kafasına indirdi.
Yönetim kurulu toplandı ve Oliver’den kurtulmaya karar verdi. Yoksullar evinin kapısına “Oliver Twist adındaki çocuğu yanına alana para ödülü verilecektir” diye bir ilan astılar.
Bir hafta sonra, tabutçuluk yapan Bay Soverberi adındaki bir adam geldi. Oliver ona çırak olacaktı. Oliver İçin yeni bir hayat başlıyordu. Burada Noa isimli, kendisi gibi yetimhaneden alınmış daha büyük bir çocuk vardı ve Oliver’e çok kötü davranıyordu. Şarlot İsimli kızla, Bayan Soverberi de öyle. Sadece Bay Soverberi Oliver’e İyi davranıyordu. Bir gün, Noa annesine hakaret edince dayanamadı ve ona müthiş bir yumruk attı. Bunun üzerine Oliver’i karanlık bir odaya hapsettiler. O gecenin sabahı Oliver, camdan atladı ve hızla oradan uzaklaştı.
Epeyce koştu. Çok yorulmuştu. Uykusu gelince, bir hende­ğin içine girip uyudu. Ertesi gün kalktı ve yine yoluna devam etti. Tam yirmi kilometre yürümüştü. Londra’ya elli kilometre kadar kalmıştı. Cebindeki kuruşluklarla koca bir ekmek alıp yiyerek, karnını doyurdu. Böylece tam yedi gün yürüyerek, bir sabah vak­ti, Londra yakınlarındaki Barnet kasabasına ulaştı. Burada Jack Davkins isimli, kendi yaşlarında bir çocuk gelip onunla ilgilendi. Aç olduğunu söyleyince, onu ilerdeki hana götürüp, güzelce kar­nını doyurdu. Sonra Oliver Jack’ın peşine takıldı ve çok pis bir sokağın içinde aynı şekildeki bir evden İçeri girdiler. Burada, Fagin isimli, kötü yüzlü yaşlı bir adam ve etrafında ağzında puro­lar bulunan birkaç çocuk vardı. Jack onlara, “arkadaşım” diyerek Oliver’i tanıttı. Adam elini Oliver’in cebine daldırarak neyi varsa aldı. Sonra yemek yediler ve Oliver günlerin yürümüş olmanın vermiş olduğu yorgunlukla derin bir uykuya daldı.
Ertesi gün uyandığında, yaşlı adamdan başka kimsenin ol­duğunu gördü. O da, elindeki kutunun içindeki altınları ve mü­cevherleri inceliyordu. Oliver’in uyandığını görünce hemen sert bir tavır takındıysa da Oliver’in uysal görünümü ve konuşması İle yumuşadı ve bu kutuda gördüklerini ömür boyu çalışarak birik­tirdiğini söyledi. Oysaki, biraz sonra gelen iki çocuğun uzattıkları iki cüzdandan, Fagin’in çocuklardan örgütlediği bir hırsızlık şe­bekesinin başı olduğu anlaşılıyordu.
Diğer iki çocuk, bir oyunmuş gibi Oliver’e başkalarının ce­binden nasıl eşya ve para alındığını saatlerce gösterdiler. Pratik yaptırdılar. Odaya Nensi ve Beti isimli iki genç kız girinceye ka­dar bu işi sürdürdüler.
Oliver, evde birkaç gün durunca iyice canı sıkılmaya başla­mıştı. Bu nedenle dışarı çıkmak istedi. Ertesi gün Jack, Çarli Beyts ve Oliver işe çıktılar. Olİver, çocukların hırsız olduğunu bu sürede anladı. Jack, yaşlı bir adamın cebinden mendilini çaldı ve kaçtılar. Oliver şaşkın ve acemi olduğu için kaçamamıştı. Çevreden yeti­şenler tarafından itilince yere düştü ve yüzü gözü yaralandı. Mendili çalman adam “Zavallı çocuğa dokunmayın” diyordu. Bir kitapçı da, “Bu çocuğun suçu yok” deyince hırsız olmadığını anladı­lar. Yaşlı adam, bir araba çağırtıp, Oliver’i kendi evine getirdi.
Bu arada, diğer çocuklar Fagin’in yanma dönüp olanları an­lattılar. Yine Fagin’in işbirlikçisi Bili Kayks de gelip onunla tartış­tı. Sonra, Nensi isimli kızı Oliver’İn nereye götürüldüğünü Öğ­renmesi için polise göndermeye karar verdiler. Nansi döndüğün­de, Olİver’in yaşlı bir adamla gittiğini, ancak nerede olduklarının bilinmediğini söyleyince, Fagin çocukları dışarı çıkardı ve kutu­sunu koltuğunun altına alarak kendisi de çıktı ve kapıyı kilitledi. Olİver’in evi, gördüklerini ve kutuyu birilerine söylemesinden korkuyordu. Oliver bulunmadan kendisine huzur yoktu.
Oliver, götürüldüğü evde, günlerce yarı baygın bir halde yattı. Gözünü açtığında, yaşlı bir kadının kendisine şefkatle baktı­ğını gördü. Kadın çocuğun başını okşayınca, ömründe böyle bir şeyle ilk defa karşılaşan Oliver kadının elini tuttu ve öptü. Sonra da gözlerinden dökülen yaşlara engel olamadı. Yaşlı kadın da gözyaşlarını göstermemek için odadan çıktı.
Biraz sonra içeriye Bay Brandlo doktorla birlikte girip, halini hatırını ve ismini sordu. Doktor da muayene ederek, hastanın artık iyileşme yoluna girdiğini ve yavaş yavaş yemek yiyebilece­ğini söyledi.
Birkaç gün sonra Oliver Bayan Bedwin’in odasındaydı. Du­varda asılı bulunan resimlere dikkatle bakıyordu. Bir bayan resmi çok ilgisini çekti. Oliver resme bakarken, Bay Bradlo içeri girdi ve Olİver’in resimdeki bayana çok benzediğini gördü. Bîrden kendi­ne hakim olamayarak Bayan Bedvin” diye

 

Ertesi gün o resim kalkmıştı.
Oliver, kısa sürede iyileşti. Bay Brandlo’nun evinde çok mut­luydu. Kendisinin yanlarında kalmasına izin vermeleri için yal­vardı. Bay Bradlo’da “merak etme, hep yanımızda kalacaksın” deyince çok sevindi. Bay Bradlo Olİver’in bütün hayat hikâyesini de anlat­tırıp, öğrenmişti.
Ertesi gün, Oliver’i birkaç kitapla birlikte kitapçıya gönderdi­ler. Tam kitapçıya yaklaşmıştı ki, genç bir kadın hızla yanına ge­lip, kolunu boynuna doladı ve “ah kardeşim niye evden kaçtın” diye­rek ağlamaya başladı. Çevreden geçenler de Oliver’e kızıyorlardı. Bu arada Bili Kayks’de bir köşeden çıktı ve “haydi yürü evine” diyerek, ite kaka, Oliver’i tekrar pis bir sokakta, kapalı bir dükkâ­nın içine soktular. Fagin oradaydı. Olİver’in cebindeki beş yüz lirayı aldılar ve onunla dalga geçtiler. Oliver ise, parayı vermeleri ve kendisim bırakmaları için onlara yalvarıyordu.
Bay Brandlo çocuk kaybolunca gazetelere ilan vermişti. İlanı okuyan Yoksullar Evinin müdürü Bay Bambil evlerine geldi ve Olİver’in çok kötü bir çocuk olduğunu anlattı. Ödül olarak verile­cek beş yüz lirayı da cebine koyup, gitti. Bay Brandlo, Bayan Bedvin’in itirazlarına rağmen, “O, kötü bir çocukmuş, bir daha bu evde ismi anılmayacak” dedi.
Fagin, Oliver’i bir hafta evde hapsetti. Bu süre içinde Oliver, kaldığı evdeki iyi insanların kendisi hakkında hep kötü bir çocuk olduğu kanaatine varacaklarını düşünüp, üzülüyordu.
Fagin, bir hafta sonra Bil Kayks’in yanına geldi. Birlikte ne zamandır soymayı kararlaştırdıkları eve girmenin yollarını ko­nuştular. Oliver’i de bu işe katacaklardı.
Sisli, yağmurlu ve soğuk bir gecede, Bil Sayks, iki adamı ve Oliver yürüyorlardı. Bili Sayks, tabancasını Olİver’in başına da­yamış ve “Ne zamandır bu günü bekliyorum, o evdeki mücevherlerden vazgeçmem, bunu aklına sok” diyerek konuşuyordu. Birlikte soya­cakları evin bahçesinin önüne gelip, duvarından atladılar. Sonra, eve yanaşıp, pencere demirlerini kesmeye başlamışlardı ki, evden çıkan iki kişi bulundukları tarafa ateş etti. Oliver, kolunda ve omzunda bir ağrı hissetti, vurulmuştu

 

Hırsızlar, çocuğu da yanlarına «tarak, hı/U kuvınnyn başladı­lar. Çok yorulunca, bir hendekti’ durılulnr vı> çoeııftıı İndirdiler. Takipçilerin yağan mermileri yüzünden, Ullvt’i’l nı.uhi hı rakip hızla kaçtılar.
Ertesi gün, Oliver acılar İçinde kendine geldi. Aç, güçsüz ve yaralıydı. Sürüne sürüne en yakın evin kapısını çaldı. Hu soymaya kalkıştıkları evdi. Çocuğu hemen içeri alıp, yatırdılar. Sonra da doktor çağırdılar. Bay Gilz ve ailesi bu güzel yüzlü, masum çocu­ğun asla hırsız olamayacağına kanaat getirdikleri için, Oliver iyileşinceye kadar ona baktılar. Böylece tam üç ay geçti.
Bay Bambil bürosunda oturuyorken, iyi giyimli bir adam geldi ve on iki yıl Önce, oraya bırakılan bir çocuğu sordu. Bu OHver’di. Bay Bambil bu işte para kokusu alınca, adama yardımcı olacakmış havasına girdi ve adresi aldı. Bir gün sonra, gece vakti, verilen adrese, karısı ile birlikte gitti ve karısını, Oliver’in annesi doğum yaparken başında bulunan yaşlı ebe olarak tanıttı. Yirmi beş altın karşılığında, içinde bir altın madalyon, bir yüzük ve bir tutam saç olan keseyi Bay Monks’a verdi.
Bu arada, Bil Sayks birkaç haftadan beri hasta yatıyordu. Ya­nında sadece Nensi vardı. O gün Fagin ziyaretine geldi. Sonra, Nensi’yi Fagİn’in vereceği parayı alması için onunla birlikte gön­derdi. Nensi, Fagin’in yanında İken bir adam geldi ve gizlice bir odaya girerek, Fagin’le konuştu. Adamın ismi Monks’tu. Nensi, konuştukları her şeyi duymuştu.
Ertesi gün Bil Sayks uyduka iken, Nensi hızla evden çıktı ve Hyden Park yakınındaki bir otelden içeri girerek, “Bayan Meyli ile görüşmek istiyorum” dedi ve güç bela bu görüşmeyi yapabildi. Bayan Meyli’ye bütün duyduklarını anlattı. Duydukları şuydu: Bay Monks, aslında Oliver Twist‘in büyük ağabeyi idi. Oliver’den kur­tulmak için, Fagin’le anlaşmışlardı. Buna göre Fagin, Oliver’e mutlaka bir suç işlettirecek, hatta adam bile öldürmesini sağlaya­caktı. Bütün sır, Bay Monks’un, evinin kuyusuna attığı kesenin içinde idi. Nensi, tüm bu anlattıklarında samimi idi. Bayan Meyli ile nasıl buluşacakları konusunda anlaştılar ve hızla oradan ayrıl­dı
Bayan Meyli, Oliver hakkında görüşmek için Bay Brandlo’nun evine geldi ve onunla konuştu. Bay Brandlo, Oliver’in yaşadıklarını öğrenince, onun kötü bir çocuk olmadığını anladı ve çok sevindi. Bu sırada, Oliver, kapının önünde arabanın içinde bekliyordu. Onu da içeri çağırdı ve hepsi çocuğu sevgi ile kucakladılar. Sıra, Nensi ile buluşmaya gelmişti. Anlaşmalarına göre, Nensi Pazar geceleri, saat tam 12.00’de Londra Köprüsü üzerine gelecekti. Şayet gelmemişse, bilsinler ki ölmüştü.
Pazar günü, saat gece 11.00 olduğunda, Nensi dışarı çıkmak için kalktı. Bil Sayks ve Fagin izin vermediler. Nensi, saatlerce ağladı, dövündü.
Ertesi Pazar, saat gece 11.00’de, Nensi gelmişti. Bay Brandlo ve Bayan Meyli İle buluştular. Nensi, onlara Bay Monks’un evini tarif etti. Verdikleri parayı asla kabul etmedi ve ayrıldılar. Hızla evine döndü. Bu arada diğer kız Çarli Beyts tüm olanları izlemişti. O da, Fagin’in kaldığı yere doğru, gördüklerini anlatmak için hızlı hızlı yürümeye başladı.
Bil Sayks, Fagin’in yanına gelmişti. Fagin ve Çarli Beyts ona her şeyi anlattılar. O da, kızgın bir şekilde evine gelip, uyumakta olan Nensi’yi yatağından kaldırdı ve söylediği hiçbir sözü dinle­meyerek, tabancasıyla öldürdü ve evden ayrıldı. Londra’dan iyice uzaklaştığına emin oluncaya kadar yürüdü ve soluklanmak için bir handa oturdu.
Bay Brandlo ise görüşmek için Monks’un evine getirtmişti. Monks, sırıtarak: “Doğrusu, babamın eski dostundan ne de güzel bir muamele görüyorum” deyince, Bay Brandlo: “Babanızın eski dostu olduğum için size böyle davranıyorum. Gençliğimde babanızla tanıştım ve eğer ölmeseydi halanızla da evlenecektim. Fakat ne yazık ki bu kaderi Çok sevdiğim o kadın, genç yaşta hayatını kaybetti.”

 

daha olmuştu. Fakat bebeğin genç annesi doğum esnasında Ölmüştü. Ben kardeşinizi bir tesadüf sonucu buldum ve kurtardım. Şimdi sen, aynı zamanda bir cinayetin suç ortağısın da. Bu nedenle, gel çocuğun karde­şin oluğunu kabul et ve mirası aranızda bölüşün. Sonra da ne yaparsan yap…” deyince, Monks’a kabul etmekten başka bir yol kalmamış­tı.
Yakop adası, kimsesizlerin ve kanun kaçaklarının gizlendik­leri bir yerdi. Bu evlerden birinde Çarli Beyts ve iki arkadaşı var­dı. Çarli, cesedini görmüş olduğu Nensi’nin ölümünün etkisinden daha kurtulamamıştı. Kayks da bulundukları yere geldi. Saçı, sakalı birbirine karışmıştı. Çok geçmeden polisler de evi sardılar. Çarli, arka pencereden ip sarkıtarak, nehir yatağına inmeye çalıştı. Ancak, ip boynuna dolandı ve büyük bir gürültü ile yere düştü ve öldü.
Fagİn’de yakalanmış ve hapse tıkılmıştı. Birkaç gün sonra idam edilecekti. Bay Brandlo, bir gardiyan ve Oliver yanına geldi­ler. Bay Brandlo, “Ömrünün sonuna geldin, bari şu çocuğun sende olan sırrının yerini söyle” deyince, Fagin, Oliver’i yanına çağırdı ve kulağına bir şeyler söyledi.
İki gün sonra, Oliver, Bayan Roz, Bayan Devlin, Bay Brandlo iki araba ile Olİver’İn doğduğu yere doğru gidiyorlardı. Gelip, bir otele yerleştiler. Ertesi gün, Önce Bay Monks geldi ve her şeyi anlattı. Böylece, Roz’un Oliver’in öz teyzesi olduğu da ortaya çıktı. Bay ve Bayan Bambil görevlerinden atıldılar. Bir müddet sonra, Bayan Meyli’nin oğlu Harry ile Bayan Roz’un düğünleri yapıldı.
Monks bir daha Oliver’i rahatsız edemedi. Mirastan payına düşen parayı alıp, uzak ülkelere gitti. Kıza zamanda har vurup harman savurarak mirası bitirdi Sonunda hapse düştü ve öldü.
Oliver’e gelince, Bay Brandlo onu evlat edinmişti. Böylece, kendisini çok seven bir ailesi olmuştu. Artık hayat çok güzeldi.

Etiketler:

Yorumlar

Yorum Yaz

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Şiirde Ölçü (Vezin)