Orhan Veli Kanık
13 Nisan 1914’te İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Öğreniminin birkısmını Galatasaray Usesi’nde tamamlamıştır. Lise hayatının diğer kısmını Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu İle tanıştığı Ankara’da sürdürmüştür. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünü yarıda bırakmıştır. Orhan Veli Kanık, PTT’de ve Tercüme Odası’nda çalıştıktan sonra Yaprak dergisini çıkarmıştır. 1950’de, çok genç yaşta, beyin kanamasından ölmüştür. Garip akımının öncülerindendir. Başlangıçta geleneksel şiiri deneyen Orhan Veli, Birinci Yeni Hareketi’nin en önemli sanatçısıdır. Garip dönemindeki şiirleri, geleneksel şiire tümüyle karşı çıkışın ifadesidir, ölçü ve uyağa karşıdır. Şairane söyleyişten kaçınır. Söz ve anlam sanatlarından uzak durur. Şiirlerinde günlük yaşamın sıradan insanlarını, bu insanların yaşama sevincini işlemiştir. Basit ya da kaba sayılabilecek sözleri mizah havası içinde kullanmış, şiirlerinin çoğunu okurları şaşırtacak biçimde bitirmiştir. Ozanın anıları, istanbul’un güzellikleri bütün canlılığı ile şiirlerine yansımıştır. Toplumsal aksaklıkları, bozuklukları; mizah öğelerini kullanarak eleştirmiştir. Şiirlerinde yer yer deyimlere ve türkü parçalarına rastlanır. Orhan Veli’nin şiirleri yanında deneme ve makaleler yazmış çeviriler yapmıştır.
Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı (şiir) La Fontaine Masalları (manzum çeviri) Nasrettin Hoca Hikayeleri (manzum öykü)
Orhan Veli Şiirlerinden Seçmeler
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti,
Beni bu güzel havalar mahvetti.
( moro romantico ) Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; ,
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek, mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul’u dinliyorum.
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Magillerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaza.
Mercan adalarda bir limana.
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her alemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her aksam dizilisini
Ufukta mermer adaların.
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş!
İller, göller, kıtalar asmak.
Ne hoş deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün.
Yorumlar